Sosyal paylaşım sitelerinde dolaşan hayli eğlenceli bir yazı beni hem düşündürdü hem gülümsetti.
"10 tane dizi izleyen arkadaşım var.. 7'sini bu sezondan alıyor,
3 tanesi alttan. 11. diziye kredisi yetmiyormuş."
Gerçekten ne ara bu noktaya geldi bu millet? Bir zamanlar bizim tek kanalımız, 1-2 tane dizimiz vardı. Uzaylı Zekiye'yi, bir de Bizimkiler'i izlerdik milletçe. 1-2 de yabancı dizimiz vardı. Ohh, mis. Şimdi öyle mi? Onlarca ıbıdık zıbıdık kanal, her kanalda düttürünün düttürüsü diziler. İsimlerini bile görmeye tahammül edemiyorum bazılarının.
Her yıl ağustos ayının ortalarında başlıyor dizilerin yaygarası. Yok bu sezon hangi muhteşem yapımlarla karşımıza çıkacaklarmış, yok hangi ünlü oyuncu hangi diziye transfer olmuş, senaryo muhteşemmiş.... Sonra o "da da da dannnnn" kıvamındaki tanıtımlar. Ekranda sabahtan akşama kadar bıkmadan usanmadan dönen o tanıtımlar... Eylül gelir gelmez yayına başlayıp taaa hazirana kadar da canımıza okurlar.
Ben çalışan, işinde gücünde, evli, yarı zamanlı da ev hanımıyım. Bana zaten 24 saat zor yetiyor. İşten arta kalan zamanlarda evle, eşimle, kendimle, arkadaşlarımla vakit geçirebilmek için mümkün mertebe televizyona uzak yaşıyorum. "Aptal kutusu" adını taktıkları bir aletin karşısında yıllarımı geçirecek halim yok.
Ama tam zamanlı bir ev hanımı olup gani gani vaktim olsaydı da bu dizilerin yüzüne bile bakmazdım. Çoğu ya yurt dışındaki başarılı yapımların kötü uyarlaması (bknz. Revenge/İntikam, Desperate Housewives/Umutsuz Ev Kadınları,...) ya da güzelim romanların. Üstelik o romanları okuyan insanların o esere verdikleri değerin onda birini bile vermeden para uğruna mahvediyorlar. Bu ülkede insanlar Reşat Nuri Güntekin'i yazar olarak zerre tanımayıp Çalıkuşu-Aydan Şener, Yaprak Dökümü-Fahriye Evcen, Dudaktan Kalbe-Burak Hakkı deyince "haaaa o mu?" diyorsa biz gerçekten çok fena bir yere doğru yol alıyoruz. Bizim için Halit Ziya Uşaklıgil demek Aşk-ı Memnu demek, Aşk-ı Memnu demek ise Beren Saat demek, Kıvanç Tatlıtuğ demek, araya yastık koymak demek, öpüşmek demek... Orhan Kemal desen Hanımın Çiftliği/Özgü Namal-Mehmet Aslantuğ'dan başka bir şey ifade etmiyor bizim için. Caaanım eserler böyle böyle kepaze oluyor işte.
Yapımcılar baktılar insanlar edebiyatı ancak dizilerden öğrenebiliyor, "e biz o zaman tarihi de dizilerle öğretelim" diye düşünmüş olmalılar ki şimdilerde mantar misali dört bir yandan Kanuniler, Fatihler, Yavuzlar fışkırıyor. Hadi edebiyat eserlerini vıcık vıcık etmenize ses çıkaran yok. E Türk Tarih Kurumu vb organlar neden bu duruma el atmaz ki? Kanuni Sultan Süleyman kimdir desem sokaktaki teyze "haremde dolanıp duran bir adam" der herhalde. Öyle gösterirseniz öyle bilinir ...
Üzülüyorum bu "mania" düzeyindeki dizi bağımlılığına. Yabancı diziler bir derece kalite kokarken yerli dizilerin durumu çok feci. İzleyip sevene de sesimi çıkarmam ama biraz zeka kırıntısı olanlardan seçilirse geçen zaman daha anlamlı bir yere harcanmış olur. Ben hiç mi izlemiyorum? Tabi ki benim de izlediklerim var. Ama her sene 1-2 tane. Yani ortalama bir Türk insanının bir senede izlediği diziyi ben 3-4 yılda ancak izlerim :))
Bakın yıllardır neler neler izlemişiz millet olarak:
Suskunlar - Sleepers
Kuzey Güney - Rich Man Poor Man
Ezel - Monte Kristo
Muhteşem Yüzyıl - The Tudors
Küçük Sırlar - Gossip Girl
Doktorlar - Grey's Anatomy
Cuma'ya Kalsa - According To Jim
Altın Kızlar - The Golden Girls
Kavak Yelleri - Dawson's Creek
Hayatımın Rolü - Mrs. Doubtfire
Türk Malı - Married with Children
Medcezir - The O.C.
Aslı ile Kerem - Dharma and Greg
Mükemmel Çift - The Successfull Mr. and Mrs. Pell
Sensiz Olmuyor - Ugly Betty
Bir Aşk Hikayesi - I'm Sorry I Love You
Güneşi Beklerken - Boys Over Flowers
Sana Bir Sır Vereceğim - Heroes
Galip Derviş - Monk
20 Dakika - The Next Three Days
Dadı - The Nanny
Acemi Cadı - The Teenage Witch
Tatlı Hayat - The Jeffersons
Biz neden hazıra konmayı bu kadar seviyoruz ve neden hiç yaratıcı değiliz?
0 yorum:
Yorum Gönder
Bir blogun en çok ihtiyaç duyduğu şey yorumdur. İşte tam da bu sebepten, aklına geleni yaz...