31 Mart 2012 Cumartesi

bebek hediyesi

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Cumartesi, Mart 31, 2012 2 yorum
Hiç üşenmedim çetelesini tuttum: Son 1 yılda tamı tamına 36 arkadaşım ya hamile kalmış ya da doğum yapmış. Arada kesin atladığım birileri de olmuştur. Sayı bu kadar büyük olunca neredeyse 10 günde bir bebek veya doğum haberi alıyorum. Çok yakın arkadaşlarım da bu kervana katılınca ben de bebek kıyafetleri/eşyaları satan mağazaların yolunu tuttum tabi. Aslında ben pek anlamam bebek olayından. O kadar yabancı olduğum bir mevzu ki.. Ne alınır, nerden bakılır, uygunu, makbulü nedir hiç bilmem. Ama ne yapacaksın, arkadaş hatrı için her şey yapılıyor valla. 
Liste kabarık, skala geniş, cinsiyetler karışık olunca işe patiklerle başlıyım dedim. En kolayı patik gibi geldi:) Müstakbel kızımız Rima için üstteki pembiş balerin patiklerini, henüz ismi belli olmayan yakışıklı beyimiz için de mavi olanları aldım. Ardından giysi reyonuna doğru ilerledim ve şu gördüklerinizi seçtim. Tabi şirin reyon görevlisinin yardımları olmasa hayatta kalkamazdım altından. "Kaç aylık?", "Cinsiyeti ne?", "Kilosunu ve boyunu biliyor musunuz?" gibi sorularla beni doğru yola sevketti. Ben de aldım hediyelerimi, doğru kargoya... Gönderdim hediyelerimi sahiplerine. Gönül isterdi ki kendi ellerimle vereyim , hatta giydireyim bebişlere ama biz gurbette yaşayan insanlar için bu her zaman mümkün olmuyor. Kargolar sağolsun:)

Şimdi siz diyeceksiniz ki ne var bunda, alt tarafı 2 tane eşya almışsın. Dünya için küçük ama benim için büyük bir adım bu. Tamam, arkadaşlarımı çok seviyorum ve onlara bu güzel anlarında duygularını paylaştığımı hissettirmek istiyorum. Ama çok uzak olduğum bir mevzu bu "bebek" konusu, napıyım. Mesela ben internette dolaşırken kenardan kenardan bebek eşyası banner ları yanıp sönmeye başlayınca sayfayı hemen kapatıyorum. Seçici algı sanırım, ilgimi çekmiyor. Ha diyeceksiniz ki, sen bebek sevmiyor musun? Yoo, aksine bebeklere bayılırım. Fotoğraflarına bakarken ağzımın suyu akıyor. Sadece "şu an"da ilgi alanım dışında. 

Şimdilik sadece 2 bebiş hediyelendirildi. Bende bu kadar "potansiyel anne" arkadaş oldukça ben daha çooooooook gezerim bebek eşyası satan mağazaları. Hadi bana kolay gelsin. 

15 Mart 2012 Perşembe

bale çok güzel şey

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Perşembe, Mart 15, 2012 5 yorum

Salı akşamı Badi ve ben uzun zamandır yapmadığımız bişey yaptık ve bale gösterisi izlemeye gittik. Taa Antalyalardan kalkıp gelmişler ayıp olmasın bi gidip bakalım dedik. Mevlana ve Şems benim bir hayli ilgimi çektiğinden Badim sağolsun gitmiş en önlerden bulmuş biletin hasını. Yaklaşık 1 saat süren gösteri boyunca mıhlandım kaldım ben o bileti güzel koltuğa arkadaş. Çok değil, sadece 20 sene kadar geriye gidip ufacıkken baleye heves etmiş olmayı ve balerin olduğumu hayal ettim. O ne ihtişam, o ne gösteriş, o ne muazzam bir asalet. Aman yarabbi... Çocuklarımız olursa sanata yönlendirmeye karar verdik kocacıkla. Sanatçı olsun çamurdan olsun valla.

İncecik belli, sülün gibi kızlara eşlik eden yine bir o kadar incecik beyler. Vakur bir duruş. Boyun eğmeler, göz süzmeler, havada ahenkle uçmalar. İçim eridi desem yeridir. Badiye bakıyorum arada göz ucuyla o da bir ayılıyor bir bayılıyor. Ne menem bi sanatsın sen ya bale..

Daha önce de bale gösterileri izlemiş olmamıza rağmen bu pek bi farklıydı. Sanatsal yeterliliğim gösteriyi eleştirmeye yetmez tabi. Ama bir iki kelam etmeden geçemem. Sahne dekoru, ışıklandırma, salona yaydıkları  mis gibi koku, dumanlı puslu ortam... On numaraydı. Fırsatınız olur da bu gösteriye bir yerde denk gelirseniz mutlaka izleyin derim ben. Çok şey kazanırsınız.

Tavsiyemdir: Julie and Julia

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Perşembe, Mart 15, 2012 2 yorum




Güzeldi valla. Ben beğendim. İçinde hem blog yazarlığı, hem yemek, hem evlilik, hem aşkı barındıran hoş bir film. Badi sağolsun bulmuş buluşturmuş yine istediğim filmi. Oturduk bir güzel izledik. Merryl Streep döktürmüş yine. Zaten o ne oynarsa güzel oynar. Bugüne kadar yanıltmışlığı mı var ki beni bugün yanıltsın. 

Film 2009 yapımı. Çok eski değil yani. Ama nasıl olduysa ben bir kere bile afişine rastlamadım bugüne kadar. Oyunculardan Amy Adams çok tanıdık bir yüz (solda istakoza şaşkın bakan hatun olur kendisi). Bugüne kadar oynadığı filmlerin listesi tam benim yaşım kadar. İnanılır gibi değil. Ufacık tefecik ama demek ki içi dolu turşucukmuş..:S



Diğer bir oyuncu ise Stanley Tucci. Kendisini Terminal, Şeytan Marka Giyer, Şanslı Slevin filmlerinden çoook yakından tanıyoruz aslında. Ekranda görünce hemen "aaaaaaa şu adam" deyiveriyoruz. Normal şartlarda kel adamdan hiç hoşlanmam, ayrıca saçının tamamını kazıtandan 2 kere hoşlanmam ama bu adama yakışıyor yahu.


Filmi izleyenlerin en çok güldüğü sahne sanırım ıstakoz sahnesi . Dersimiz: Istakoz Nasıl Pişirilemez? Ben daha fazla anlatmıyım. Zira biraz daha yazarsam filmi bi çırpıda anlatıp izlemek isteyenlere yazık edicem. O yüzden sustum!

12 Mart 2012 Pazartesi

tembellik candır

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Pazartesi, Mart 12, 2012 0 yorum

Bugün tembelim. Tembel günümdeyim. Sabah sadece kahvaltı etmek için çıktım yataktan ve şu an itibariyle bu yazıyı da yatakta kaleme alıyorum. Bugün böyle geçecek. Akşama kadar yuvarlanıcam ben bu yatağın içinde. Miskinlikten ve ara ara uyuyup uyanmaktan gözlerim ince bir çizgi halini alacak ve ben Japon çizgi film karakterlerine bürünücem. Ama yine de hiçbir kuvvet beni yataktan çıkaramayacak. Yarın başlayacak olan hafta, beraberinde gelecek olan iş koşuşturmacası, ev işleri, yemek - ütü - bulaşık beni zerre kadar ilgilendirmiyor. Bugün benim günüm. Duydun mu evren, mesajım sana. İster tusunami yarat, ister fırtına kopart, nafile. Gücün yetmez beni yatağımdan çıkarmaya. Şu yandaki resme bi bak, şu güzelliğe bi bak. Yatak beni çağırıyo:))


Arada olur ama böyle. İnsan dikey duruştan sıkılıp yatay pozisyonu tercih edebilir. Bunu anlayabiliyorum. Ayrıca dün evin bütüüün işlerini yapmış bitirmiş biri olarak bunu sonuna kadar da hakettim. Sabahtan beri çıkmadığım şu yatakta neler mi yaptım? Kah kitap okudum, kah Uykusuz'u hatim ettim, kah internette sörf yaptım. Ama en çok gazete okudum. Hatta gazeteler desem daha doğru olur. Badi ve ben için pazar demek gazete demek, gazete demek pazar demektir. Biz ki hafta içi haberleri sadece gazetelerin internet sitelerinden ve haber sitelerinden takip edebilen zavallı fanileriz. Gerçek bir gazeteyi elimize alıp sayfalarını çevire çevire keyifle okuyabilmek için taaa pazarı beklememiz gerekiyor. Bu nedenle pazar günü sevdiğimiz gazeteleri alıp bir yandan kahvaltı ederken bir yandan da okuruz. Bu sefer bu keyfi yatağa taşıdım ve derinlemesine okudum bütün gazetelerimi. İlgimi çeken bazı haberleri de size aktarayım dedim.

Haberim yoktu......

- Bugün Japonya'da 11 Mart 2011 tarihinde Fukuşima kentinde yaşanan nükleer sızıntının yıl dönümüymüş. Tam bir yıl geçmiş bu felaketin üzerinden.
- İz Tv için "9 Sıcak Nokta" belgeseli hazırlanmış ve belgeselin "İstanbul'un Ormanları Nerede?" bölümünü Mehmet Aslantuğ seslendirmiş. Belgeselde 3. köprü yapımının İstanbul'a vereceği muhtemel zararlar ele alınmış. (izlenecek)
- Almanya'da 6 çocuğu da okuyup üniversite mezunu olan gurbetçi Çoktaş ailesine, Alman toplumuna uyum sağladıkları ve örnek göçmen oldukları için Duisburg Belediyesi tarafından ödül verilmiş.
- Malatya Valisi Ulvi Saran, öğrencilere eğitim desteği ve burs vermeyen iş adamlarının mağaza, fabrika ve işyeri açılışlarına katılmıyormuş.
- "Ara.. Sessiz Kalma Projesi" kadına yönelik şiddetle mücadeleyi hedeflemekte ve istismara, aile içi şiddete maruz kalan kadınlara yasal, psikolojik, tıbbi destek sağlamaktaymış. İletişim numarası 0212 656 96 96 imiş.
- Japonlar "Biri yapabiliyorsa ben de yapabilirim, hiç kimse yapmıyorsa ben yapmalıyım." derken Türkler "Biri yapabiliyorsa ben neden yapayım, hiç kimse yapamıyorsa ben nasıl yapayım?" diyenmiş (Fikret ÖZATA).
- Türkler'in ekolojik ayak izi fenaymış. Dünyadaki herkes bizim gibi yaşasa, insanlığın ihtiyaç duyacağı doğal kaynakları temin edebilmek için 1,5 Dünya gerekliymiş.
- Türkiye'de geçen yıl en çok satılan elektrikli ev eşyası ne televizyon, ne bilgisayar ne de başka bişey; elektrikli testereymiş!!! 
- Hürriyet'te köşe yazan Yorgo Kırbaki güzel şeyler yazıyormuş, her hafta bakılmalıymış.
- Japonya Büyükelçisi Kiyoshi ARAKI, geçtiğimiz yıl bugün yaşanan nükleer felaket ve sonrasında verdiği destek ve yardımlardan dolayı Türk halkına teşekkür mektubu yazmış. Mektupta "Ülkemizin büyük zorluklar yaşadığı günlerde, acilen bir Arama Kurtarma Ekibi ile nakdi ve ayni yardımlar gönderen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne ve bize cesaret veren sıcak mesajlar gönderen Türk halkına içten teşekkürlerimi sunarım." demiş.
- Bu yıl kısa belgesel dalında Oscar alan "Saving Face-Bir Yüzü Kurtarmak" çok güzel ve izlenilesi bir belgeselmiş. Hikayesi, Pakistan'da her yıl yüzüne asit atılarak hayatı kararan kadınlardan biri olan Zekiye'nin yüzünün kurtarılmasıymış (izlenecek).
- Bu haber de kitapkurduyumben den: İngiliz Independent gazetesi dünyada kadın olmak için en iyi ülkeleri belirlemiş. 
     1. Kadın-erkek eşitliği için: İzlanda
     2. Siyasetçi olmak için: Ruanda
     3. Anne olmak için: Norveç
     4. Okumak için: Lesoto
     5. Devlet başkanı olmak için: Sri Lanka
     6. Seçilme ve seçme hakkı için: İsveç
     7. Yönetici olmak için: Tayland
     8. Ekonomik katılım için: Bahamalar
     9. Gazeteci olmak için: Karayipler
   10. İşgücüne katılım için: Burundi
   11. Para kazanmak için: Lüksemburg
   12. Üniversiteye gitmek için: Katar
   13. Uzun yaşamak için: Japonya
   14. Boş zaman için: Danimarka
   15. Atlet olmak için: ABD
   16. Eşinden ayrılmak için: Guam
   17. Otomobil kullanmak için: Hindistan
   18. Üst düzey işler için: Jamaika (Habertürk)

Daha nice haberler var da bugünlük bu kadar yeter. Hürriyet, Milliyet ve Radikal'e katkılarından dolayı teşekkürler. Habertürk'çüm ve Vatan'cım, kusura bakmayın, sizi tüketmişler, o yüzden alıp okuyamadım. Haftaya pazar görüşürüz artık. Yaşasın gazete okumak....



4 Mart 2012 Pazar

Yapma Sakın!!!

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Pazar, Mart 04, 2012 6 yorum
Nerden baksan 26 senedir dolaşıyorum bu gezegende. Az çok deneyimimiz var tabi bazı konularda. İster al kullan, ister 'sanane' de ve geç. Bunlar benden ademoğluna birkaç tavsiye:

1) Denemediğin bir şeyi başkasına tavsiye etme. Rezil rüsva olursun kötü çıkarsa.
2) Annenin yapma dediği şeyleri yapmayı aklından bile geçirme. Onun dediği çıkar, döner bi de sana 'ben demiştim' patlatır, canından bezersin.
3) Hayat memat meselesi değilse erkek öğrenci evinde yatıya kalma. Ya terlik yoktur, ya sabun, ya havlu, ya çarşaf, ya da komple yatak..
4) Kitaplarını kimseye ödünç verme. Zira giden geri gelmez. (Ayrıca yeri gelmişken şunu da sormadan edemeyeceğim:kim bu kitapları alıp alıp da geri vermek bilmeyenler? Herkes sizden şikayetçi haberiniz olsun)
5) Mahremiyetinin sınırlarını çizmeyi unutma. Kime neyi, ne kadar anlatacağını, nerde duracağını bil bi zahmet. Öyle facete, tweeter da, orda burda anlatma her şeyini. 
6) Komşularınla vıcık vıcık kaynaşma. Samimiyetin azı karar çoğu zarar.
7) Ölümü düşünme, doğumunu düşün. Kim bilir nası yumuk yumuktu ellerin doğduğunda, kokunu bi hayal et, ohhhhh cennet gibi. Bak nasıl da gülümsedin:)
8) Paranı 1-2 kişi hariç olur olmaz insanla paylaşma. O arkadaşım dediğin insandan kazık yiyip boşu boşuna ağlama.
9) Bulduğun her mecrada etrafa yemek tarifleri dağıtma. Dünyanın en itici insanı madalyasını evine yollatma. Önce bi sor, istiyor muyuz bakalım?
10) Çevreme şirin görüneceğim diye gereksiz canım, cicim, tatlımlara bulaşma. O kadar da sevmesinler canım seni. Bişeycik olmaz.
11) İşini abartma. Broker, stilist, tasarımcı, desinatör, danışman, satış sorumlusu gibi pullu payetli isimler yerine borsacı, terzi, tezgahtar gibi realist yaklaşımları tercih et  ki en azından samimiyetine inanalım.
12) Anılarını, o anıda yer almayan insanlara uzuun uzuuuun anlatma. O hikayede geçen kimseyi de tanımıyolar ayrıca. Sıkılınca kaçarlar benden söylemesi.
13) Evine herkesi sokma. O da gelsin, bu da gelsin, onu da çağıralım bunu da modundan çık, 3-5 arkadaş neyine yetmiyo.
14) Ertelediğin işleri bari bi yere not al. Ertelemekle unutmak arasındaki o ince çizgiyi geçme.
15) Kocana/karına kaba davranma. Bu evliliğini bitirmekten başka bir işe yaramaz.
16) Hastalandığında kafana göre ilaç içme. Sen doktor değilsin.
17) Yaşlılara 'öffffff anlamazsın sen' şeklinde çemkirme. Nolmuş senden 50 sene önce doğmuşsa?
18) İşinden yakınma. Yakınıyosan o işi yapma. Yapacak başka işin yoksa ağzını açma, negatif enerjini bize bulaştırma.
19) 7/24 çocuğunu anlatma. Arada nefes al.
20) Olayların negatif yönlerine yorum yapmadan önce pozitif yönlerine yorum yap. Karşındakinin iyiliğini yüceltip kusurunu ört. (bu sonuncu madde made by hepyesil :)) )

Devamı gelir bu listenin. 

3 Mart 2012 Cumartesi

Tavsiyemdir: Küçük Mucizeler Dükkanı - Bir Yumak Mutluluk

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Cumartesi, Mart 03, 2012 6 yorum
Devam niteliği taşıyan kitaplar her zaman aynı akıcılığı koruyamayabiliyor. Ama bu sefer olmuş. Debbie Macomber bu işi becermiş diyebilirim. İlk kitap olan Küçük Mucizeler Dükkanı'nı kitap diyarım D&R 'dan, ilkine çok bayılınca ikincisini de idefix'ten aldım. Her zaman söylerim, kitaba verilen para helaldir. Ohhhhhh, mis gibi yerlere gitti param. Ne de iyi etmişim bunları almakla. Özellikle ilk kitabı 1-2 günde soluksuz okudum diyebilirim. İkinci kitaba yeni başladım sayılır. Ama o da bir o kadar hoş. Şiddetle tavsiye ederim, alın okuyun valla.


Bu kadar övgüden sonra yine de buraya bir virgül koyma ihtiyacı hissettim: Eğer;
   - erkekseniz
   - örgü örmek ilginizi çekmiyorsa
   - sadece kadınlardan oluşan bir hikaye örgüsü sizi sıkacaksa
   - kadınlar arası ilişkiler konusuna mesafeliyseniz
sıkılırsınız. Ona göre düşünün derim ben. Ben bayıldım, sizi bilemem.

1 Mart 2012 Perşembe

Puzzle Çılgınlığı

Gönderen Bestesiyleannesi zaman: Perşembe, Mart 01, 2012 10 yorum
Sever misiniz puzzle yapmayı? Ben bayılırım. Çocukluğum irili ufaklı yap-bozları tamamlayarak geçti. Özellikle kardeşim doğmadan önceki dönem daha verimliydi, malum minik kardeşlerin yutması ve boğulması için ideal bir malzemedir yap-boz.

Öğrencilik yıllarında fırsat buldukça ara ara elimi attığım, ama hep çok sevdiğim bir hobidir puzzle. Bu nedenle de D&R benim cennetimdir. Kitaplar, puzzle lar, kalemler...

Bundan 1 yıl önce Badi'yle aylık D&R turumuzu yaparken almıştık Keith MALLET'in Caress tablosunun puzzle nı. Ama bunca zamandır değmedi işten güçten elim. Geçen hafta niyet ettim niyet eyledim bu puzzle ı tamamlamaya diyerek işe koyuldum ve dün akşam beklenen tatlı son yaşandı: puzzle ım bittiiiiii.

Ne muhteşem, ne güzel, ne masalsı bir andır bir puzzle ın son parçasının yerleştirilmesi ve tablonun ortaya çıkışı ile yaşanan haz. Her puzzle a aynı heyecan ve şevkle başlamak ve yine aynı heyecanla bitirme ancak bir puzzle severe has özelliklerdir.


Puzzle bittiğinde de bambaşka bir işe koyulursunuz. Yapıştırıcılar, fixleyiciler, nasıl bir çerçeve seçsem telaşı başlar. Biz şu an Badi'mle o evredeyiz. Daha önce hiçbir puzzle ım evimin duvarlarını süslememişti. Bu nedenle bu bizim için tatlı bir ilk. 

Aslında puzzle ın mantığı yapmak ve bozmak, sonra tekrar yapmak üzerine olduğundan mantıken puzzle ımı bozmam ve yeniden yeniden yapmam lazım. Ama buna hiçbir puzzle tutkununun gönlünün razı olacağını, içinin el vereceğini sanmıyorum. Çin işkencesine eşdeğer acı verir yaaa. Elim gitmez, yapamam:(( Bu nedenle de çerçeveletme yoluna gidiyorum.

Haa bu arada benim sevgili sevgilim Badi'm 14 Şubat'ta gitmiş bana yepyeni gıpgıcır 1000lik puzzle almış. Bunu duvardaki yerine yerleştirir yerleştirmez hemen başlıyorum hediyemi tamamlamaya. Darısı da yenilerinin başına..


 

kırmızı kiraz Template by Ipietoon Blogger Template | Gift Idea