İlkokul sıralarında halk oyunları sevdam başladı. Yanlış hatırlamıyorsam 3. sınıfa gidiyordum okulun ekibine seçmeler yapılırken. Şule Hocamız "pek beğendim seni" dediğinde havalara uçmuştum. 3 yıl aralıksız oynadım ekipte. Küçücüğüm, miniciğim ama koştura koştura çalışmalara gidiyorum, ortada solo oynuyorum falan, görmeyin gitsin. Sonra araya Anadolu Lisesi yılları girdi. Orda mevcut bi ekip yoktu, ben de mecburen uzak kaldım bu sevdadan. Ama arayı soğutmamak lazım dedim ve üniversiteye gidince kayıt olur olmaz yavukluma geri döndüm, koşa koşa halk oyunları ekibinin seçmelerine katıldım. Tam 250 kişi vardı seçmelere gelen ama olmuştu işte, seçilmiştim 32 kişi arasına.
Bir dans ekibinde yer almak zordur, sorumluluk ister. Size emek veren öğretmeninize, ekip arkadaşlarınıza karşı sorumluluklarınız vardır ve sahnede hata yapamazsınız. Yoktur öyle bir lüksünüz. Ekip puanı kırılır ve siz kahrınızdan ölürsünüz. Orda yer yarılsaydı da o hatayı yapmasaydım, nasıl bakıcam arkadaşların yüzüne diye kendi kendinizi yersiniz.
Bir dans ekibinde yer almak zordur, sorumluluk ister. Size emek veren öğretmeninize, ekip arkadaşlarınıza karşı sorumluluklarınız vardır ve sahnede hata yapamazsınız. Yoktur öyle bir lüksünüz. Ekip puanı kırılır ve siz kahrınızdan ölürsünüz. Orda yer yarılsaydı da o hatayı yapmasaydım, nasıl bakıcam arkadaşların yüzüne diye kendi kendinizi yersiniz.
Ekip arkadaşlarımla hep çok güzel zamanlar geçirdik. Yorucu antrenmanlar, sinir harpleri, yarışma hazırlıkları zordu ama paylaşımlar, sohbetler, şakalaşmalar paha biçilemezdi. En sıkı dostlar ekipten çıkar, kuraldır bu. Sabahın köründen akşamın körüne kadar gördüğün insanla et-tırnak gibi olursun zamanla. Her şeyden öte ortak bir amaç uğruna haftalarca, aylarca ter döktüğün başka kim var ki şu hayatta?
Üniversiteden sonra master dı kariyerdi derken uzak kaldığım halk oyunlarına bu yıl ani bir kararla geri döndüm. Ne de iyi yaptım ama:)) Hasret giderdik. Eylülden beri hoş bir ekiple güzel güzel çalışıyoruz şimdi. Bambaşka insanlarla yine yeni yeniden. Baksanıza ben ara verip verip geri dönüyorum eski aşkıma ama o her seferinde de aynı şevkle karşılıyor beni. Belki sadık bir sevgili değilim ama tutkulu bir aşık olduğum kesin.
Çok az insan bir hobiye/işe bu kadar bağlı olma lüksüne sahiptir. Her şeye küçük küçük ilgi duyulabilir belki ama "bir" şeye çok bağlı olmak farklıdır. Hiç vazgeçemezsiniz ve her an geri dönme ihtimaliniz vardır.
Aynı ekipte birlikte dans ettiğim bir arkadaşım gıda mühendisliği okuyordu, mezun olunca mesleğini yapmadı ve dans hocalığına başladı. Yani yapmaktan her an zevk aldığı şeyi yapıyor şu an . Bazen imrenmiyor değilim. Ahhhhh.. dans, dans , dans...
Az önce haftalık dans provamdan geldim, elimde rezene çayımla bu yazıyı yazdım. Anı olsun..
Az önce haftalık dans provamdan geldim, elimde rezene çayımla bu yazıyı yazdım. Anı olsun..
4 yorum:
Gizemcim hatirliyorum halk oyunlari sevdani. Pesini birakmamis olman ne guzel, sevindim senin adina. Hayata dalip vazgecmemek lazim hobilerden zevklerden, yoksa hayatin anlami kalmiyor..
İpekcim hatırlıyosundur beyaz şalvarımla hoppidi hoppidi oynadığım günleri:) valla ben mi onun peşini bırakmadım yoksa o mu benim bilmiyorum ama ayrılamıyoruz biz bunu anladım. şimdi eğitmenlik öğreniyorum, sıra yeni nesillere öğretmekte:)
Yaptığımız -her ne ise- heyecanlandırıyor, mutlandırıyor, duygusal dalgalanmalar yaratıyorsa yapmaya devam edelimdir:-)
Türkçemi sevip geleyim, bi dakka..
:D
Türkçe'yi özenle kullanan insan benim gözümde elmastır, az bulunur, o yüzden kıymetini bilmeli.
Ben uzun yıllardır tutkuyla bağlı olduğum bu dansı yapmaktan çok keyif alıyorum. Herkesin -adı ne olursa olsun- mutlaka iyi yaptığı bir şey vardır. İşini değil de hayatına renk katan bir şeyi iyi yapan insanlara bayılırım. Evet evde ve işte çalışıyoruz ama ya sonra? Kendimiz için ne yapıyoruz?
Yorum Gönder
Bir blogun en çok ihtiyaç duyduğu şey yorumdur. İşte tam da bu sebepten, aklına geleni yaz...